Ana Sayfa
Özgeçmiş

Kovid 19’lu Günlerde Çağrışımlar 1

Sağlıkçılara Alkış

Allah selâmet versin.

Dünyanın en eski ordularından birini, sağlıkçıları yeniden keşfettik. Bugünlerin artı hanesine hiç olmazsa bunu yazacağız.

Minnetle, gıptayla alkışlıyorum.

Salgının en yoğun hissedildiği, ‘her şey birbirine girdi’ diye aklımızdan geçirdiğimiz günlerde birisi ‘sağlıkçıları alkışlayalım’ dedi. ‘Örgütlü, bir düzen içinde olması’ için yolunu da göstererek güzel bir eylem önerdi. Her öneriye olabileceği gibi buna da karşı çıkanlar oldu. Çok değilse de olabilirmiş. Birileri bu ‘alkış’ eylemini sakıncalı bulabilirmiş. Sanal ortamlar bir müddet bu olayla meşgûl oldu.

Öneriyi onaylamayanların olduğunu duyunca zihnimden geçenler ‘hem sağlıkçıları hem de bizleri bugünlerde ayakta tutan tüm iyi ve güzel insanları alkışlayalım, bunun ne sakıncası olabilir ki’ cümlesiyle özetlenebilir.

Buraya kadar her şey doğal akışında ilerledi. Ama sonra ilginç bir şey oldu, büyüklerimiz de öneriyi onaylayınca karşı çıkanlar duruşlarını geri çektiler. En iyi niyetlisiyle ‘büyüklerimizin onayladığı bir şeye karşı çıkmış görünmek istemediler’ diye düşündüm. Ama düşüncelerimin arasından güçlü bir ‘acaba’ sorusu hep öne fırlamak için çabalayıp duruyordu.

“Son zamanlarda çok sıkça görmeye başladığımız böyle ani dönüşlerin nedeni ‘acaba’ bu kadar basit miydi?”

“Başka şeyler mi var ‘acaba’ arkasında” diye kendimce olayı irdelerken orta ikideyken coğrafya dersimize gelen Naci Hocanın sorusu ansızın aklıma düştü. Naci Hoca aslında Türkçe öğretmeni, ama bizim sınıfa coğrafyaya giriyor, Türkçeciliğini de her fırsatta gösteriyordu:

“Çocuklar ‘hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ cümlesini açıklayana sekiz vereceğim.”

Coğrafya ile bağını kuramasam da söyleyebileceğim bir şeyler zihnimden geçti, ancak cesaret edemiyorum. Sekizin cazibesi de dayanılır gibi değil. ‘Haydi bu kez erteleme’ dediysem de sekiz yalnız benim için cazip değil ki. Gergin, tavanı gösteren parmaklarıyla oncuların da kolları dimdik havada.

(Sekize çok ihtiyaçları yok ama ‘ben bunu da bilirim’ havasındalar aslında.)

Hoca benim yarı kalkık elimin ucundaki parmağı görmedi. Ama o dersi ‘hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ cümlesinin bin bir anlamını dinleyerek geçirdik.

(Şimdi hatırlayınca ayırdına varıyorum. Naci Hoca dersi iki şeyin kaynatmasına izin verirdi; bir, özlü deyişler; iki, (o zamanlar okullarda yasak olan futbol ağırlıklı) spor.)

Benim her duyduğumda yukarıdaki anımı canlandıran ‘hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ özdeyişinin ( ve başka birçok anlamı yüksek düzeyli cümlenin) söylene duyula anlam ağırlığının aşındığını düşünüyorum. Herkesin bir Naci Hocası olmadı ki.

Tamam, sözcükler ağzımızdan çıkıyor her söyleyişimizde, ama sözcüklerin anlamları beynimizden silinmiş gibi. Hani moda deyim vardır ya, rutine bağladık. Türkçesi ‘ezbere söylüyoruz’, asıl anlamını hissetmiyoruz.

(Takıldım ben bu anlamı aşınmış güzel öz deyişlere, atasözlerine. Zaman zaman gireceğim bu konuya.)

Kelimelerin sözlük karşılıkları zihnimizde bir şeyler canlandırıyor, ama o kadar. Günlük kaygılar arasında gerçek anlamlarını hiç düşünmüyoruz. Meselâ ‘mürşit’ ne demek?

Cümlenin bütününün anlamını aşağı yukarı kavramışsak bile ‘mürşit’ sözcüğünü kavrayamamışız gibi geliyor bana.

Siz tersini iddia edebilirsiniz ama, daha da ileri gideyim, ben bu cümlenin gerçek anlamını kavradığımızı bile zannetmiyorum ve cümlenin asıl yükünü taşıyan ‘mürşit’ sözcüğünün anlamını bilmediğimizden, en azında es geçtiğimizden eminim.

‘Biz’ derken elbette herkesi içine katmıyorum ama oldukça da büyük oranda bir insan topluluğunu kastediyorum. Başka bir deyişle ‘acaba bu kadar basit mi’ sorusu, sanki, zihnimin derinliklerinden öne çıkarsa beni oldukça rahatsız edecek toplumsal bir derdimizi, eksikliğimizi imliyor gibi.

Şimdi ‘mürşit’ sözcüğünün TDK sözlük karşılığına bakalım:

mürşit, -di

Arapça murşid

1. isim Doğru yolu gösteren kimse, kılavuz:

“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” - Atatürk

2. isim, eskimiş Müritlerine tasavvufu öğreten, sırları ve gerçekleri gösteren tarikat şeyhi.

Bunu kesin bir uyarı olarak alıyorum. Bundan sonraki tüm davranışlarıma bunu yansıtmaya çalışacağım. Yaşam alanımı daha ayrıntılı gözden geçireceğim, inceleyeceğim. Kılavuzu ilim olmayanlardan olabildiğince uzak duracağım. ‘İnce eleyip sık dokumakta’ geç kalmış sayılmam. ‘Zararın neresinden dönersen kâr’ değil mi?

Pruvanız netâ olsun.

Yakup Korkmaz

202003251635

Tuzla İstanbul

yakupkorkmaz.com © denizci