Ana Sayfa
Özgeçmiş

Melekler Dişi Midir Erkek Midir?

Allah selâmet versin.

Bizans ile ilgili ünlü ve o kadar da önemli öykücüğü herkes bilir. Yine de iki cümle ile özetleyeyim: Fatih surların önünde fetih için gün sayarken sur içinde toplum “melekler dişi midir erkek midir” gibi çok önemli bir konuyu açıklığa kavuşturmaya çalışıyordu.

Bilmiyorum, o zamanlar beşinci kol çalışmaları bugünkü kadar ince düşünülür, sık dokunulur muydu? Ancak, fetih sonrası Fatih’in Bizans’ta yaptıklarına bakıldığında, bu çalışmanın bal gibi de o büyük dâhinin zekâsının ürünü olduğu kolayca anlaşılabilir.

Amacına vurgu için bu yazı şu soru ile başlamalıydı: Fatih fetih için kaç sene hazırlık yaptı?

Bu sorunun yanıtı aranırken bugün, “hisarlar” deyip geçtiğimiz Anadolu Hisarı ile Rumeli Hisarı’nın inşa yıllarını ve inşa amacını hatırlatmak isterim.

Şu cümlelerin söylendiği varsayılan tarihi canlandırın lütfen zihninizde: İstanbul mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o ordu ne güzel ordudur.

Çok sorulu yazılar okunmaz diyen editör dostuma:

Değerli dostum, zaten üç cümleden sonrasını kimse okumuyor. Biz tarihe not düşmekle meşgulüz. Sen de bi'zahmet elindeki aletle bakıver de bul soruların cevaplarını. Her şeyi hap gibi isteme. Soruları sorarak okuyucunun dikkatini bir süreye ve gelinen güne çekmek istiyorum.

Diğer yandan bir milletin bir amaç uğruna ne kadar süre ile bekleyebildiğine de vurgu yapmak istedim.

Amacım okuyucuyu yormak değil.

Lütfen affedin, bir soru daha soracağım: Osmanlı için «hasta adam» deyimi ilk ne zaman kullanılmıştı? (Ya da « Avrupa'nın hasta adamı»)

Biraz da sorusuz ilerleyelim.

Aylardan beri birçok insan bulabildiği imkânlarla milleti uyarmaya çalışıyor. Ben de kendi sayfamda aynı amaçla bir yazı yayımladım: Tarihte Cambazlar

O yazıma tek bir tepki, olumlu ya da olumsuz, tek bir tepki alsam bu yazıyı yazmazdım.

Oysa millet hiç de yazmaktan çekinmiyor. Bugün, farklı internet ortamlarında dolaşırken “seçim de seçim” diyerek haykıran insanların yazılarını gördükten sonra “demek ki” dedim kendi kedime “demek ki tehdit falan yok, ben hasta beynimin oyununa geliyor, bana varmış gibi gösterdiği halüsinasyonlar görüyorum”. Ama öyle olmadığını biliyorum. Keşke beynim hasta olsa da beni çenesi düşük, felâket tellâllığı yapan bir adama dönüştürse.

Ah be dostum, coğrafya belâlı. Her dönem gözler hep bu topraklarda oldu, çünkü çok kıymetli. Adamların akıllarından çıkmıyor buraların güzellikleri.

Bilmem kaç bin tür bitki, bilmem kaç mevsimi aynı anda yaşadığın bu topraklarda bitiyor.

Bilmem kaç bin senelik uygarlıklar bilmem kaç bin senede bir yerini yenisine bırakmış, her karışı tarih kokuyor.

Bilmem ne madeninin bilmem yüzde kaçı bu topraklar altında duruyor.

Say babam say.

Sen saydıkça adamların kıskançlık damarının akımı aklını başından alıyor, yüreğine ha bire kötülük pompalıyor.

Görmüyor musun konuşurken ağzından etrafa saçtığı köpükleri, kudurmuş gibi havlıyor.

Görmüyor musun kanlı ağzını, dikmiş gözlerini coğrafyamıza, iğrenç dişlerini geçirecek can arıyor.

Görmüyor musun artık “garbın afakını” sarmıyor “çelik zırhlı duvar”.

Ah, göremiyorsun doğrudan ruhumuzu ele geçirdi “tek dişi kalmış canavar”.

Önce imanımıza el attı, para ile değiştirdi.

Sonra vicdanımıza el attı, yalan ile değiştirdi.

Bin bir vaatle hayallerimizi değiştirdi.

Türlü bahanelerle yolumuzu değiştirdi.

Heyhat, ne millet kaldı gelecek asırları planlayacak, ne de lider kaldı Fatih gibi planlananı uygulayacak. Eyvah, ne murat kaldı peşinden koşacak, ne de hâl kaldı muradı anlatacak.

İşte, günü geldi, tek tek önüne koyuyor isteklerini; bir Akdeniz diyor, bir Kıbrıs; bir Güney Doğu diyor bir Kuzey Irak!

Yarın İzmir diyecek, öbür gün İstanbul.

Bu rezil bize Ankara mı bırakacak?

Geçtim “yurtta sulh, cihanda sulh” diyerek elimize verilen “evrensel barış” meşalesini geleceğe taşımayı, döndürdük baş aşağı, gömdük batağa, söndürdük. O partili, bu partili diyerek kırk yıllık arkadaşıma küfrediyorum. Gırtlağıma basmış, nefesimi kesen pespayeyi göremiyorum.

Kepaze rezil Ana Vatan’ı Yavru Vatanı, Mavi Vatanı pay ediyor, ben üç kuruşluk oyu pay edemiyorum.

Yazıklar olsun bana!

Allah isteyene selâmet verir.

Yakup Korkmaz

201906190438

Tuzla, İstanbul

yakupkorkmaz.com © denizci